Doğan abiden görüp heveslenerek bir konuda ben açayım dedim
İzin süresince yaptığım geziyi fotoğrafları en aza indirerek ve acizane bir yorumla sizlerle paylaşmak istedim, fotoğraf boyutlarını siteye yüklemek için 800x600 yaptığımdan dolayı kalite biraz düşük ve çoğu fotoğraf gerçeği yansıtmakta çok çok yetersiz kalmış
İyi seyirler...
İlk Seyahatimiz Karabük e ablamların yanınaydı, Haftasonunu orada geçirmeyi planlayarak hazırlıklar ve ufak aksiliklerden sonra cumartesi sabahı yola çıktık.
Burası adını unuttuğum bir piknik yeri
Bizim kızın keyfi yerinde
Mesire alanından ve güneş batarken bir kare...
Pazartesi sabahı yönümüzü Kastamonunun Tosya İlçesine çevirdik, Çankırı ili sınırlarında ve yolumuzun üzerinde olan lakin bilmemize karşın hiç gidemediğim Yaralı yada Asker Balıklar a da uğrayalım dedik,
Burada görüldüğü gibi 2 adet Havuz var, solda yavru balıklar sağda ise büyük balıklar var
Herbirinin sırtında yara yok ama o yara büyüdükçe oluşuyormuş,
Ne yazıkki yurdumuzun birçok yerindeki tarihi - turistik mekanın ilgisiz ve bilgisiz kaldığı gibi burasıda böyle, Anayoldan buraya tabela var ama gelindiğinde görünen havuzlardan ve balıklardan başka birşey yok...
Orada yakaladığımız bir amcanın isteğimiz üzerine anlatmasıyla öğrendiklerimizi aktarıyorum,
buradaki balıkların geçmişinin 700-800 sene öncesine dayandığı söylenirmiş ama nereden geldiği bilinmezmiş, çok fazla detaylı birşey bilmiyordu amca bildikleride amcanın büyüklerinden öğrendikleri zaten...
Lakin şunu ekledi:
benim bizzat kıbrıs çıkarmasında gördüğüm bu balıkların tamamının ortadan kaybolup çıkarma sona erdiğinde geri döndüğüdür, bak sağ havuzda büyük balıklar sol havuzda yavrular var, bir büyük balık ölür yerine bir yavru doğar normalde bir dişi balık yüzlerce yavru verirken bunlar ölen balık kadar yavru verir, bu havuzdaki balık sayısı ne eksilir ne artar, bu balığın ölüsünü kedinin köpeğin önüne koyuyoruz yemiyorlar bizde toprağı kazıp gömüyoruz, uzun zaman önce birisi silahıyla gelip çevre halkın onca ısrrar ve uyarısına rağmen bu balıklardan birkaçını vurup yemek amacıyla evine götürmüş, o akşam balıklar tavadayken yok olmuş ve o adamda o akşam ölmüş karısı yıllarca her yaz köye gelip bize bunu anlatırdı ağlayarak dedi...
Amcama teşekkür edip yolumuza devam ettik...
Tosyada asker arkadaşımla buluşup eve yerleştikten sonra halk pazarından doğru çarşıya inip dolaşalım dedik
Bu gördüğünüz kabak oluyormuş
Güzel bir Nar ağacı
Arkadaşımın 78 model Renault 12 si, kendisi RAT a merak salmış
(2 sene önce bununla gitmiştik ineboluya, amma cesurmuşuz o yıllar canım
belkide deli cesareti) tesadüfen çalışan bir araç, kısa süreli bir şehiriçi gezimiz olduda, motor sesine ek ve yardımcı birçok farklı akustik sesi barındırıyor bünyesinde
Gölet kenarına pikniğe gittik, Rabişim - arkadaşım ve ben,
sanırım etler birazcıcık yandı
olsun yinede güzeldi
Piknikten dönerken çektiğim birkaç kare
küçük şelale
ne heybetli ve muazzam bir ağaçtı MAŞAALLAH...
İlginç bir motorlu taşıt, bizim arkadaş -bunun içinde motosiklet var deyince nassı yani dedim ama bu bildiğimiz tripörtör yahu, plakası bile var
bunun fotoğrafını çekmeye durduk, ondan sonra benim marş basmadı, ne yaptık ne ettik olmadı, mecbur vurdurup arka koltuğu boşalttıktan sonra gittik sanayiye, aslında merkeplik birazda bende, izinden önce marş ve şarj dinamolarına da baktıracaktım ama paranın gözü kör olsun...
Usta dinamoyu söküyor,
tabii uygun kömürü bulmak güç, taşrada bikaçmodel için parça var
ama şükür aranan parça çok özel olmadığı için en benzer kömürü bulup zımparayla hallettik,
buda 20 senedir görevini başarıyla yapan ama yolun sonuna gelen şase kömürü, diğer 20 yıllık kömürler iyiydi, değiştirmedik
buda colt cu bi amcamın 1985 model Colt u, japondaşını görünce pek sevindi, 20 senedir bende bu araç dedi, 5 yaşındayken almış aracı, sonra birisine satıp geri almış, başka arabaya binemedim yiğenim dedi
Perşembe sabahı Tosyadan ayrılarak yönümüzü daha önce gidip doyamadığımız İneboluya çevirdik,
Ne güzel yaratmış Mevlam, kafamızı nereye çevirsek yemyeşil...
Böğürtlenleri gördükçe kendimi alıkoyamadım
İneboluya inerken hava iyice serinledi ve sisler başladı
Bu teleferik değil, malzeme taşımak için, ben uzaktan görünce delirefik sanmıştımda
Bu dağlar sis ile muhteşem görünüyordu, fotoğraf yanında hiç kalmış hakikaten...
İneboluya varınca Öğretmenevine yerleştik, balkondan birkaç kare...
Rızkının peşinde bir balıkçı...
Deniz hırçındı biraz, ama hava kararmaya yakın sakinledi...
Eski ahşap evlerden birkaçı
Rabişim ve ben
Maket Ahşap ev meydanın hemen ortasında.
Sabahta son fotoğrafları çekip ayrılıyoruz bu güzel karadeniz kıyısından yine doyamadan ve iç çeke çeke...
Motorcu ve gezgin olan bir abimizle İstanbula dönüş yolu konusunda istişareler ettikten sonra, internet bize geldiğimiz yolu dönerek gitmemizi önerse de biz inebolu - amasra yolundan gidip zonguldaktan bolu yeniçağaya inerek otobana karışmak konusunda hemfikir oluyoruz, çevre halkta o yol çok virajlı çocuğunuzda var çok bunalırsınız dese de geldiğimiz yolun da pek düzgün olmadığını düşünerek ve amacımızın tatil olduğunu hatırlayıp gitmediğimiz yoldan gitmenin manen daha anlamlı olacağında karar kılıyoruz, Bahsettiğim abi, bu yolu bize çok övdü, az bile övmüş, kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum
yola çıkışımızın ilk dakikalarında bile iyiki buradan gidiyoruz dedik...
Haksız değilmişiz sanırım???
Yollar inanın hep böyle S şeklinde bir sağa bir sola yatıyor araba,
Burası Doğanyurt
Görüldüğü gibi aldığımız sağa keskin viraj henüz bitmeden ileride sola keskin viraj tabelasını görüyoruz
bikaç km de bir 100 metre bi düzlük geliyor bazen o kadar, Düzgün bir arazi varsa orası yerleşim yeri olmuş bu bölgede, gerisi tamamen dağlık ve yolları hep bu şekilde...
insanın içi dışına çıkabiliyor ama tadını çıkarmaya bakmak lazım, ama araba sürmesi acayip zevkli, virajlarda lastikler cayır cayır ötüyor, şükür yollarda kalabalık değildi, bende sağlam bastım şükür arabada savurma - yatma flan yapmayıp virajları sağlam alınca
ama hakikaten ben gittim diye demiyorum her babayiğidin harcı değil, ALLAH tan kızım bu virajlı yolların çoğunda uyuyordu yoksa sürekli istifra ederdi...
Bu otobüsle uzun süre yol arkadaşlığı yaptık, biz onu defaaten geçtik ama türlü sebeplerden dolayısürekli durduğumuz için oda bizi geçmiş oluyordu, efendi şoför yol müsait oldukça sinyal veriyordu sağolsun
Burası Cideden bir koy
Burasıda Gideros koyu
Cuma namazı ve yemek için Kurucaşilede durduktan sonra tekrar hareket ettik,
amasraya yakın yol çatallaştı bir yol amasranın içinden Zonguldağa diğeri dışından gidiyormuş, biz içinden geçmeyi yeğledik nasılolsa bunca yolu teptik diyerekten...
Bunlardada Amasradan birkaç kare...
Amasra içinde bir yolda iş makinesi çalıştığı için kısa süre bekleyip yola devam ettikten sonra Mengen - Devrek arasında yol yapım çalışması için yolun kapanmasıyla mecburen durduk, dinamitle kaya patlatmışlar hemen açmayı hedefledikleri yolu uzun süre açamamışlar, başı sonu belirsiz bir kuyruk, telefon çekmez haber gelmez... neyse biz yarım saat kadar bekledikten sonra yol açıldı, tabii atraksiyonlar gırla...
bu Grandisci amcam sağlam basıyordu, foto çekene dek kovalayıp yol verdim
Mengen den devrekten Bolu yeniçağaya inip karıştık Otobana, Kocaeli yakınlarında yağmur başladı, hatta Kocaeliye girince yağmurun yağıp otobanda birikintiler oluşturarak trafiği zor duruma soktuğunu gördüm, zor anlar yaşasakta çok şükür bir sorun yaşamadık, Neticede 14 saat kadar süren 670 km civarı yolculuktan sonra sonra gece 23:00 gibi İstanbula indik.
İstanbulda bir abimizin evinde kaldık beraber araba üzerinde çalışmalar yaptık...
Sahile inip bir çay içmiştik ailece
img]http://img837.imageshack.us/img837/3627/cimg0890o.jpg[/img]
Rabişim ve ben başroldeyiz yine
İstanbulda Güneş Batıyor...
Bilmeden de olsa güzel poz vermiş sıpam
Yönümüzü son anda Ankara yerine Uşak a ablamlara çevirdik.
Körfezden birkaç kare
Megane ile tatlı kapışıyorduk, sonunda yol verdim kendisine güneş batarken...
Ablamın kız ile bizim sıpa, aralarında 1 gün var
Enişte mangal hazırlığında
Rabiş ve Erva kediyi epey sevdiler, kedide bundan nasibini aldı tabii
Cuma günü öğlen de Uşaktan Ankaraya Hareket ettik, Çok şükür kazasız belasız, izin müddetince ciddi bir problem yaşamadan Ankaraya döndük.
Geride 14 günde yaptığımız 2520 km yol birçok fotoğraf ve video ile güzel anılar bıraktık...